Hava çok güzeldi.
Güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordu. Üçgen ve Kare piknik sepetleriyle
birlikte parka geldiler ve Dairenin gelmesini beklemeye başladılar. Beklediler,
beklediler, beklediler… Ama Daire hala gelmedi. Üçgen ve Kare, Daire’nin neden
gelmediğini merak ettiler ve Daire’nin evine gittiler.
Daire ve annesi
bahçede konuşuyorlardı. “Daireciğim, bugün Üçgen ve Kare’yle pikniğe gitmeyecek
misin?” dedi annesi. Daire “Gitmek istemiyorum. Üçgen’in üç tane köşesi üç tane
kenarı var. Kare’nin de dört tane köşesi dört tane kenarı var. Ama benim ne
köşem ne de kenarım var. Onlardan çok farklıyım. Keşke benim de köşelerim ve
kenarlarım olsaydı.” dedi.
Üçgen ve Kare bu
konuşmaları duyunca çok üzüldüler. Onlar Daire’nin farklılığını çok
seviyorlardı. Daire’nin yanına giderek “Hey Daire! Seni çok merak ettik. Nerede
kaldın, neden bizimle oynamak istemiyorsun?” dediler. Daire “Ben sizden
farklıyım. Benim köşelerim ve kenarlarım yok.” Dedi. Üçgen ve Kare “Oyun
oynamak için köşe ve kenarlara ihtiyacımız yok. Önemli olan birbirimizi
sevmemiz ve eğlenmemiz. Hepimiz birbirimizden farklıyız ve senin de
farklılığını seviyoruz.” dediler ve birbirlerine sarıldılar.
Üçgen, Kare ve
Daire birlikte parka doğru yürümeye başladılar. “Parka kadar koşu yarışı
yapalım mı?” dedi Üçgen. Kare ve Daire de “Tamam yapalım.” dediler ve koşmaya
başladılar. Daire hop hop hopladı, zıp zıp zıpladı yuvarlanarak parka gelen ilk
kişi oldu. Farklılığından dolayı artık çok mutluydu. Hemen arkasından Üçgen ve
Kare de geldiler.
Parktaki ağacın
altına Dairenin getirdiği örtüyü serip oturdular ve sırayla piknik
sepetlerindeki yiyecekleri çıkarmaya başladılar.
İlk sepetini açan
Üçgen’di. Bakalım Üçgen neler getirmiş? ( Üçgen peynir, üçgen şeklinde börek ve
üçgen dilimli karpuz)
Sepet açma sırası
Kare’de. Bakalım Kare neler getirmiş? ( Kare şeklinde börek, kurabiye, peynir
ve kare kutu süt)
Son olarak Daire
açtı sepetini. Bakalım Daire neler getirmiş? (Daire şeklinde domates, salatalık
ve simit)
Hep birlikte
sohbet ederek yemeklerini yediler ve yemeklerini bitirdikten sonra sofrayı
toplayarak parkta oynamaya başladılar. Birden Kare’nin gökyüzünde bir şey
dikkatini çekti. Dikdörtgen’in uçurtması gökyüzünde salına salına uçuyordu.
Kare “Aaa bakın ne kadar güzel!” dedi Üçgen ve Daire’ye. Hep birlikte
uçurtmasını uçuran Dikdörtgen’in yanına gittiler “Merhaba Dikdörtgen. Ne kadar
güzel uçurtman var.” dediler. Dikdörtgen “Merhaba. Abimle birlikte yaptık.
İsterseniz size de öğretebilirim” dedi. Üçgen, Kare ve Daire “Yaşasııın!”
dediler hep bir ağızdan “Malzemeleri alıp geliyoruz hemen” diyerek evlerine
gittiler.
Biraz sonra
malzemeleriyle birlikte dikdörtgenin yanına geldiler. Dikdörtgen; Üçgen, Kare
ve Daire’ye uçurtmanın nasıl yapılacağını anlattı ve hep birlikte uçurtmalarını
bitirdiler. Artık uçurtmaları uçurma vakti. Uçurtmalar gökyüzüne doğru teker
teker gökyüzüne doğru havalanmaya başladılar. Üçgen, Kare, Daire ve
Dikdörtgen’in uçurtmaları gökyüzünde salına salına uçuyorlardı. Eve gitme
zamanı geldi. Üçgen, Kare, Daire ve Dikdörtgen uçurtmalarını yavaşça indirdiler.
Üçgen, Kare ve Daire uçurtma yapmayı öğrettiği için Dikdörtgen’e teşekkür
ettiler ve evlerine gittiler.
DODİ ORMANDA GEZİYOR
O sabah orman cıvıl cıvıldı. Kaplumbağa Dodi, uykudan
uyanmış, ormanda gezintiye çıkmıştı. Ağaçların arasında gezerken bir ses duydu.
Acaba bu ses nereden geliyordu?Dodi,etrafına dikkatlice bakmaya
başladı.Çayırların arasına baktı.Hiç bir şey yoktu.Dikenlerin arasına baktı hiç
bir şey yoktu sesin nerden geldiğini bir türlü bulamadı.Dodi,biraz ilerledi
sesler gelmeye devam ediyordu.Dodi,kafasını yukarı ya kaldırdı. Ağaç kabuğunda
fındık yiyen sincabı gördü. Dodi, sesin
nereden geldiğini bulmuşu. Sincap dodi’ye”Meraba benim adım Tedi. Burada
ne yapıyorsun? Dedi.
Dodi:”Meraba Tedi Benim adım Dodi tanıştığıma memnun oldum.
Ben ormanda gezintiye çıktım birlikte gelim mi ?” dedi. Ve Tedi ile Dodi
birlikte ormanda gezintiye çıktılar.
Tedi:” O sırtındaki nedir öyle? “dedi.
Dodi: Sırtımdaki benim evimdir. Tehlikelerden korunmak için
evime saklanırım. Uykum geldiği zaman evimin içine girer mışıl mışıl uyurum”
dedi. Ve ormanda gezintiye devam ettiler.
KAPLUMBAĞA EVİ
Ayşe be Fatma bahçede oyun oynuyorlardı. Ayşe otların
arasında bir şeyin hareket ettiğinin gördü. Heyecanla oraya doğru ilerledi.
Taşa benzeyen hareketsiz bir şeydi ama o zaman otları nasıl hareket
ettirebilirdi ki. Hemen yanına Fatma’yı çağırdı. Ayşe otların hareket ettiğini
ama geldiğinde otların hareket ettirebilecek hiçbir şeyin olmadığını söyledi.
Fatma belki rüzgar hareket ettirmiştir otu dedi
Ayşe: “Havada rüzgar yok ki “dedi.
Fatma: “Doğru elimize alıp bakalım. “ dedi
Ayşe ve Fatma ellerine almaya çalısınca birden taş hareket
etti. Ayşe, Fatma geriye çekildi ve izlemeye başladılar. Kaplumbağa önce
ayaklarını sonra kafasını çıkardı kabuğundan. Ayşe ve Fatma o kadar şaşkınlardı
ki bunu nasıl olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Bu sırada Fatma’nın annesi Mine
teyze yanlarına geldi.
“Böyle şaşkın şaşkın neye bakıyorsunuz.” dedi.
Fatma olanları anlattı Mine teyze ise o bir kaplumbağa
sırtındaki ise onun evi kaplumbağayı tehlikelerden korur. Güvende olduğunu
hissettiğinde ise evinden dışarıya çıkar.
TOSTOS VE MİMİ
Bir gün Tostos uyandı. Ormanda gezintiye çıkmaya karar
verdi. Yavaş hareketlerle yola koyuldu. Biraz yürüdükten sonra tesbih böceğiyle
karşılaştı. Ne kadar da değişik bu böcek diye düşündü. Yanına yaklaştı. Aa! O
da nesi böcek bir anda kayboluverdi. Yerinde sadece bir top kalmıştı. Tostos
çok şaşırdı. ’Hey tespih böceği neredesin, nereye kayboldun? Sadece konuşmak
istemiştim.’dedi. Birden top hareketlenmeye başladı. Kaplumbağa korktu ve
geriye doğru bir adım attı. Top yavaş yavaş açıldı, içinden tespih böceği
çıktı.’Merhaba.’dedi. ’Merhaba..’ diye kekeledi Tostos.’ Benim adım Mimi. Ya
seninki ne?’dedi tespih böceği. Tostos: ’Ben de Tostos. Ama sen az önce kayboldun.
Burada bir top vardı. Şimdi ise o yok ve sen varsın Mimi. Neler olduğunu
anlamıyorum. ’dedi. Mimi gülümsedi. ’Ben bir tespih böceği olduğum için
tehlikeli bir şey olduğunu hissettiğim zaman kendimi top gibi yapabilirim. Bu
benim özelliğim. ’dedi. Tostos hayatında hiç böyle bir şey duymamıştı. ’Yaa
öyle mi diyebildi. ’O da tehlike sezdiği zaman kendini kabuğuna saklıyordu ama
kabuğu aynı zamanda onun yuvasıydı da. Tostos, Mimi’nin de yuvasının kabuğu
olduğunu düşündü. ’Ben de bir tehlike sezdiğimde kabuğuma saklanıyorum. Kabuğum
aynı zamanda benim evim. Senin için de öyle mi Mimi? dedi.’Mimi ‘Hayır’ diye
cevap verdi. ’Ben toprağın altında yaşıyorum. ’Tostos;’ Anladım, ikimizde
korktuğumuzda kabuğumuza saklanabiliyoruz. Fakat yuvalarımız ikimiz içinde
kabuğumuz değil. Sen toprakta yaşıyorsun. Bense yuvamı sırtımda taşıyorum.
’Mimi ‘Evet Tostos, seninle tanışmak çok güzeldi. Fakat annem bekliyor.
Gitmeliyim. ’dedi. Ben de çok memnun oldum tanıştığımıza. Güle güle.’dedi. Mimi
hızla evine doğru yöneldi. Tostos yeni arkadaşlar bulmaya giderken ‘Keşke Mimi’
de yuvasını sırtında taşıyor olsaydı.’diye düşünmeden edemedi.
KOKO İLE ORMANDA
Günlerden birinde güneş tüm parlaklığıyla göğe yükseliyordu.
Kaplumbağa koko çoktan uyanmıştı. Güzelce kahvaltısını yaptı ve yola koyulmak
için hazırlandı. Bu gün yine çok güzel bir gün olacaktı. Diğer arkadaşlarıyla
birlikte ormanda gezintiye çıkacaklardı. Hazırlanması bittikten sonra yola
koyuldu. Arkadaşlarını buluşacakları yerde görünce onlara seslendi. 'Merhaba
arkadaşlar nasılsınız ?' Onlarda karşılık verdi. 'iyiyiz sen nasılsın koko?
'bende iyiyim hadi herkes geldi ise gezimize başlayalım' dedi. Konuşarak,
gülüşerek ormanda ilerliyorlardı. Birden arkalarından bir ses geldi. Bu bir
yürüme sesiydi tak tak tak. Koko arkasına döndü bir baktı ki bir sürü insan
onlara doğru yürüyordu. Koko arkadaşlarına herkes kenara çekilsin biz yerdeki çimen ve taşlarla aynı renk olduğumuz
için bizi fark etmeyebilirler dedi. Hızlıca kenara çekildiler ve insanların
geçmesini beklediler kimseye bir şey olmamıştı. Koko ormanda bizi görmemelerini
istersek bu şekilde gizlenebiliriz bence bu çok eğlenceli dedi. Sonra ormanda
gezdiler, oyunlar oynadılar. Eve dönme vakti gelmişti. Hepsi dikkatli bir
şekilde evlerine döndüler. Böylece bir gün daha sona erdi.
AYŞE'NİN TOSTOSU
Ayşe kıvırcık
saçları mavi gözleri ve bembeyaz teni olan çok tatlı bir kızmış. Bir gün babası
-'Ayşe bugün seninle hayvanat bahçesine gideceğiz' demiş. Ayşe: -'Çok sevindim babacığım, hemen
hazırlanıyorum demiş. Babasıyla birlikte hayvanat bahçesine gittiler. Burada
bir sürü hayvan vardı. Atlar, aslanlar, penguenler, tavus kuşları... Ayşe: -'Ne
kadar güzeller değil mi babacığım dedi. Babası: -' Evet kızım' dedi.
Ayşe gezerken çok
değişik bir hayvan gördü. Bu bir kaplumbağaydı. Ana daha önce hiç bu kadar
büyük bir kaplumbağa görmemişti. Babasına: -'Babacığım baksana ne kadar büyük
bir kaplumbağa' dedi. Babası: -'Evet canım bu çok büyük ve özel bir kaplumbağa
üstelik bayağıda yaşlı' dedi. Ayşe: -'Babacığım yaşlı olduğunu nerden anladın?
dedi. Babası: -' Bak Ayşe'ciğim kaplumbağanın üzerindeki halkalar bize yaşını
gösterir' dedi. Ayşe çok şaşırmıştı bir kaplumbağa beslemek istedi. Yediği
elmadan ona da verdi. Babası: -'Aferin sana canım hep böyle ol hayvanları besle
ve onları sev.' dedi. Hayvanat
bahçesinde bir görevli Ayşe'ye bir su kaplumbağası hediye etti. Çok sevinen
Ayşe görevliye teşekkür etti. Babası:
'Ayşeciğim kaplumbağana ne isim vereceksin. 'dedi. Ayşe: -'Onun adı Tostos
dedi. Tostos'u çok sevdi. Ona ve diğer hayvanlara hep iyi baktı.
ORMAN
Kaplumbağa Tori arkadaşlarını yanına gitmek için yavaş yavaş
ilerliyordu ama etrafta kimseler yoktu. Önce sincap Levi’nin evine gitti. Levi
evinde yoktu. Sonra tavşan Suri’ye bakmaya karar verdi. O da evinde yoktu.
Tori’yi iyice meraklandı tüm arkadaşları nerede olabilirdi. Sonra ileride
ellerinde testere olan insanlar gördü biraz korktu. Onların yaşadığı ormana
zarar verebileceğini düşündü bunun olmasını hiç istemiyordu. Çünkü orman tüm
canlıların beslendikleri ve yaşamını sürdüğü yerdi. Gözü bir yere toplanmış
arkadaşlarına ilişti hemen yanlarına gitti ve neler olduğunu sordu
Suri ormana giren insanlardan saklanıyoruz ve insanların
ağaçları kesmemeleri için neler yapabiliriz diye konuşuyoruz. Tori “İnsanlarla
konuşabiliriz ormanın güzel bir yer olduğunu ağaçlar olmasa yaşamayacağımızı
anlatırız. Dedi. Levi evet insanlarla konuşup ağaçları kesmemelerini
sağlayabiliriz.
Tori söze başladı.” Merhaba sizinle küçük bir yolcuğa çıkmak
istiyoruz.”
İnsanlar bu teklifi kabul etti.
Tori: “ormanlar bizim akciğerimizdir onlar olmasa nefes
alamayız dedi önce sonra devam etti onlara dallardaki kuş yuvalarını ağaç
kavuklarındaki hayvanların evlerini gösterdi ve ağaçları keserlerse tüm
canlılara zarar verebileceklerini söyledi.
Tüm bunları dinleyen insanlar yaptıkları hatayı anladılar ve
tüm canlılardan özür dileyerek uzaklaştılar. Ormandaki tüm canlılar bu haberi
duyunca neşe içinde dans edip oynadılar.
ALİ VE KAPLUMBAĞASI
Bir Pazar günü Ali ve ailesi ormana pikniğe gitmeye karar
verirler. Bunu duyan ali çok sevinir ve babasına pikniğe kaplumbağamı da
götürebilir miyim? Diye sorar. Babası Ali’nin bunu çok istediğini görünce tabi
ki kaplumbağanda bizimle gelebilir der. Ali kaplumbağasını da aldı yanına ve
şarkılar söyleyerek ormanın yolunu tutular. Yol boyunca şarkılar söyledikleri
için zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Ali anne ve babasında izin isteyerek
kaplumbağasıyla birlikte yürüyüşe çıktı.
Kaplumbağa Ali’yi çok seviyordu. Oda gezdiği için çok
mutluydu. Etrafa bakarken uçan bir kelebek gördü ve çok şaşırdı kaplumbağa ilk
defa bir kelebek görmüştü. meraklı bir şekilde “sende kimsin?” dedi. Kelebek:
”ben bir kelebeğim tüm gün kırlarda uçarım arkadaşlarımla oyunlar oynarım.
Senin hiç arkadaşın yok mu? Dedi.
Kaplumbağa: Hayır benim hiç arkadaşım yok. Evim de çok
uzakta. Kelebek şaşırır çünkü ormanda çok kaplumbağa vardır. Başka bir ormanda
yaşadığını düşündü. “peki, senin evin nerede?” Ben Ali ile aynı evde yaşıyorum
ormana da ilk defa geldim.” Dedi. Kelebek” ben hemen geleceğim.” dedi. Bir süre
sonra yanında bir sürü kaplumbağayla geldi. Kaplumbağa çok şaşırmıştı bir
yandan da çok mutluydu. Dönme vakti geldiğinde. Onun mutlu olduğunu gören Ali
“anne ve babasına kaplumbağasının ormanda diğer arkadaşlarıyla birlikte
yaşabilir mi? “diye sordu. Anne ve babası “çok güzel düşünmüşsün Ali” dediler
ve kaplumbağa ile Ali ayrıldılar ali sık sık ziyaretine geleceğini söyledi
kaplumbağa gerçek evinde olduğu için çok mutluydu.
ÇEVRECİ KAPLUMBAĞA
Kaplumbağa Taku ormanda yaşayan çok tatlı bir kaplumbağaydı.
Ormanda her gün temizlik yapılırdı. O gün kime temizlik görevi verildiyse o gün
ormanı o temizlerdi. Toku diğer hayvanların ormanı temizlediği günler
yediklerine içtiklerine dikkat etmez, yerlere çöp atardı. Ayı Teddy bir gün
Taku’nun yanına gelip ‘Taku neden böyle yapıyorsun, bak biz çok yoruluyoruz’
dedi. Taku onu dinlemeyip kabuğuna çekildi. Taku’nun bu halini gören diğer
hayvanlar aralarında anlaşıp ormanı kirli bıraktılar. Sıra Taku’nun temizlik
yapma gününe geldi. Taku kabuğundan çıkıp etrafa baktı Etraf ne kadar kirli
gözüküyordu. Hem de çok kokuyor kötü gözüküyordu. Taku çöpleri yere attığı zamanları hatırlayıp çok üzüldü. Orman çok kirli olduğu için o gün çok yorulmuştu. İşi bitince diğer hayvanların yanına gelip;’ Hepinizden çevremizi kirlettiğim için özür dilerim’dedi. O günden sonra orman hep tertemiz kaldı. Hayvanlar dostça yaşadı.
gözüküyordu. Hem de çok kokuyor kötü gözüküyordu. Taku çöpleri yere attığı zamanları hatırlayıp çok üzüldü. Orman çok kirli olduğu için o gün çok yorulmuştu. İşi bitince diğer hayvanların yanına gelip;’ Hepinizden çevremizi kirlettiğim için özür dilerim’dedi. O günden sonra orman hep tertemiz kaldı. Hayvanlar dostça yaşadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder