HER ŞEY ÇOCUKLARIMIZ İÇİN...

HER ŞEY ÇOCUKLARIMIZ İÇİN...

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Erken Çocukluk Döneminde Yaşanan Uyum Sorunları


Değerli Anne-Babalar,
Erken çocukluk-okul öncesi dönem, yaşamın ilk altı yılını kapsamaktadır. Bu dönemde çocuğun
bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal gelişimi süratlidir. Çocuğun karakteri ve kişilik yapısı bu dönemde şekillenmeye başlar ve temel alışkanlıklar bu dönemde çocuğa kazandırılır. Erken çocukluk döneminde pek çok çocuk; parmak emme, emzik ve biberon kullanmaya devam etme, tırnak yeme, alt ıslatma, dışkı kaçırma gibi uyum ve davranış sorunları sergileyebilir. Aileler bu durumların yalnızca kendi çocuklarına özgü olduklarını düşünürler oysa bu davranışlar pek çok çocuğun sergilediği, özellikle hayatlarındaki değişim süreçlerinde tetiklenen ve sık rastlanan davranışlardır. Bu  bültenimizde emme, tırnak yeme ve tuvalet kaçırma davranışlarının sebeplerini ve bu davranışların üstesinden gelmenizde yardımcı olacak önerileri paylaşacağız.

Parmak Emme, Emzik ve Biberon Kullanımı

Bebeklikten erken çocukluğa geçiş sürecinde çocuklar destek için bazen bir arkadaşa ihtiyaç
duyabilir. Bu arkadaş kulakları kopmuş oyuncak bir hayvan, eskimiş bir battaniye veya güven verici bir başparmak olabilir. Ne olursa olsun bu nesneler, bilinmeyeni keşfederken bebeğe ihtiyaç duyduğu
güveni sağlar. Aynı zamanda tanıdık bir şeye sarılmak, çocuğun anne ve babasından uzak
kalabilmesine de yardımcı olur.
 Çocuklar en çok;

  • Yorgun olduklarında,
  • Kendilerini kötü hissettiklerinde,
  •  Kötü havalarda,
  • Sıkıldıkları zamanlarda emme davranışlarını tercih ederler.

Çoğu çocuk parmak emmeyi ilk yaşların sonlarında bırakır. Ancak birçoğu bu rahatlatıcı
alışkanlığın keyfini bir süre daha çıkartır. Bu yaşlarda parmak emmek normaldir ve ılımlı olursa çocuğa bir zararı olmaz. Dolayısıyla bunun için bir şeyler yapmaya gerek yoktur. Aksine ebeveyn baskısı bu alışkanlığı tetikleyebilir ve çocuğu bağımlı hale getirebilir.
Parmak emme 3 yaş civarında azalmaya başlar. Eğer parmak emme davranışı çocuğunuzun
konuşmasını, yemek yemesini, oyun oynama ve öğrenme için ellerini kullanmasını engelleyecek kadar şiddetliyse birkaç teknik denemekte fayda olacaktır. Parmak emdiği zamanlarda bunu engelleyecek aktiviteler hazırlayarak çocuğunuza yardım edebilirsiniz. Örneğin; iki elini kullanması gereken aktiviteler, parmak boyası, sallanan ata binmek, oyuncak sürmek, salıncakta sallanmak, yakalamaca oynamak, oyun hamuru yoğurmak, soğukta dışarı çıkarken çocuğa eldiven giydirmek, çocuğa bol bol sevgi, ilgi göstermek ve onun yeterince dinlendiğinden, uyuduğundan emin olmak gibi…
Bazı çocuklar sadece uykuya giderken, bazıları ise gün boyunca parmak emerler. Gün boyunca
parmak emenler; televizyon seyrederken, kendilerine masal anlatılırken veya kitap okunurken
kendilerini bu davranışa kaptırırlar. Özellikle sıkıntılı olduklarında, azarlandıklarında veya üzüntülü
olduklarında bu davranışa sığınırlar. Başlangıçta tesadüfen veya taklit yoluyla keşfedilen veya zevk
verdiği için yapılan parmak emme, zamanla alışkanlık haline gelir. Hele anne-baba, çocuğunu parmak emerken her yakaladığında azarlar, mikrop kapıp hastalanacağını anlatırsa, bebekleştiğini söylerse, onunla alay ederse, bu alışkanlık iyice yerleşir. Çocuğu bu alışkanlıktan vazgeçirmenin yolu; bu konuda sabırlı davranmak, sürekli uyarıdan kaçmak ve olayı önemsemez görünmektir.

Bu alışkanlıklarının önüne geçmek için;

Çocuğunuzun yardımını alın:
Çocukların bir alışkanlığı terk etmesi için bunu istemeleri gerekir. Bir profesyonelin, ebeveynin,
başka bir erişkinin sözleri, arkadaşlarının yarattığı utanma duygusu motivasyon sağlayabilir.
Motivasyon olması şarttır. Çocuğunuza bu alışkanlığı bırakması gerektiğini söyleyin; onunla hangi
zamanın uygun olacağını ve nasıl bir yaklaşım gerekeceğini tartışın.

Büyümeyi vurgulayın: Çocuğunuzun emme alışkanlıklarını “bebekçe” diyerek geçiştirmek
yerine “büyük çocuk” davranışlarına dikkat çekmek daha faydalı olacaktır. Tuvaleti kullandığında,
düğmesini iliklediğinde, parktaki oyuncaklara yardımsız tırmandığında motive edin. Büyümüş olduğu
için ne kadar çok beğeni toplarsa, büyük olma isteği ve çocukluktan kalma alışkanlıkları reddetme
tutumu o kadar fazla olur.

Durumu kontrol altına almaya çalışın: Çocuklar boyun eğmektense, isyan etme
eğilimindedir. Tehditler, çocuğunuzun iş birliği yapma olasılığını azaltır. Tehdit etmek yerine bunu, onun tercihiymiş gibi sunmak önemlidir.

Yedekler temin edin: Çocuğunuzun dikkatini başka bir yere yönlendirmek, onun başparmağını
aramak konusundaki dikkatini dağıtabilir. Örneğin; çocuğunuzu konuşturarak, şarkı söyleterek, ağızla
çalan bir müzik aleti kullandırarak, çocuğunuzun gün içerisinde emmeyi çok istediği saatlerde çok
çiğnemeyi gerektiren besleyici gıdalar temin ederek ona destek olabilirsiniz.

Bir ödül sunun: Çıkartma, sevdiği karakterin boyama sayfası, çizelge tablosuna artı işareti
ekleme, sevdiği bir oyunu oynama şansı gibi küçük ama destekleyici ödüller kullanabilirsiniz.

Emzik kullanımını sınırlamaya başlayın: Çocuğunuzla birlikte bir bırakma planı
yapabilirsiniz. Örneğin emzik kullanımını ilk önce ev ile sınırlayın. Daha sonra yatak odası dışında tüm odaları dışarda bırakın. Son olarak sadece yatakta kullanımda anlaşın veya mekân dışında başka bir anlaşmaya gidin; sadece yemekten sonra, uyumadan önce vb. zaman kısıtlamalarına gidin.

Biberondaki eğlencenin bir kısmını azaltın: Biberonu süt veya meyve suyu yerine suyla
doldurun. Süt veya meyve suyunu biberondan emmenin dişlerde çürümelere neden olabileceğini
açıklayın. Biberonun cazibesini anlamlı bir şekilde azaltmaya çalışın.

Emziğin havasını alın: Emziğe delikler delin ya da ucunu kesin; eğer emzik emmek hiç zevk
vermezse çocuk ondan bir süre sonra vazgeçebilir. Emmenin konforunu başka konforlarla değiştirin.
Vedalaşma ritüeli yapın: “Ağabeyler, ablalar kulübüne hoş geldin partisi”, “emzik ağacı”,
“denize atıp vedalaşma seremonisi” gibi vedalaşma seremonileri yapabilirsiniz.

Eğer çocuğunuz tüm bu önlemlere rağmen alışkanlıklarından kurtulamıyorsa endişeye
kapılmayın. Gerekirse çocuğunuzun daha da büyüdüğü 3-5 yaş arası zaman diliminde daha ciddi önlem planlarına geçilebilir ve uzman desteği alınabilir.

Tırnak Yeme

3-4 yaşında ortaya çıkan tırnak yeme davranışında çoğunlukla herhangi bir neden aranmaz. O
yaşlarda görülen tırnak yeme çoğunlukla model alarak, ailede biri tırnak yiyorsa onu taklit ederek
ortaya çıkar. Fakat bu uzayan bir süreçse, bunun arkasında psikolojik etkenlerin yattığı düşünülebilir:
Örneğin;

  • Çocuğun hareketlerinin kısıtlanması,
  •  Aşırı baskıcı, otoriter, kısıtlayan bir anne baba tutumu,
  • Çocuğun davranışlarının çoğunlukla tasvip edilmemesi,
  • Kardeş kıskançlığı,
  • Çocuklar arasında ayrım,
  • Anne-babanın yeterince ilgi ve sevgi göstermemesi,
  • Çocuğun yanında yaşanan geçimsizlikler bu nedenler arasında yer alabilir.

3-4 yaşta genellikle taklit ve model alarak öğrenilen tırnak yemenin, uzun süreli bir davranış
problemine dönüşmesindeki en önemli etken, ailelerin tırnak yemeyi görüp çocuklarını uyarmalarıdır.
Sık uyarılan çocukların, belli bir süre sonra ilgi çekmek için bu davranışı tekrarlama yoluna gittikleri
görülür. Bu yaşlardaki çocuklar şayet altta yatan psikolojik bir neden, yoksa herhangi bir uyarı
almaksızın tırnak yemeyi belli bir süre sonra bırakacaklardır. Bu problem karşısında ailelerin yaptığı en büyük hatalar; çocuğu cezalandırma, tırnak yediği için onu aşağılama, azarlama, şiddet uygulama,
eline acı biber sürme, acı solüsyonlar sürme, bu olayı tırnak yeme şeklinde tanımlama, etiketleme ve
çocuğun duyabileceği biçimde başkalarına bu durumu problem olarak aktarmaktır.
Nasıl engellenebilir?
Öncelikle sorunun, çocuğun davranışlarının onaylanmamasından, ilgi ve sevgi eksikliğinden
kaynaklandığını düşünürsek;

  • Aile, katı tutumunu kesinlikle gevşetmelidir.
  • Anne-baba çocuğun yanında birbiriyle tartışmamalıdır.
  • Aşırı baskı uygulanmamalıdır.
  • Anne-baba çocukla beraber zaman geçirerek, çocuğun ilgisini çekebilecek etkinlikleri birlikte yapmaya çalışmalıdır.
  • Çocuk, korku-kaygı yaratabilecek durumlardan uzak tutulmalıdır.
  • Tırnak bakımı çocuğa yaptırılabilir.
  • Tırnak, çocuğun canını acıtmayacak kadar derin kesilerek çocuğun tırnaklarını yemesi engellenebilir.
  • En önemli ise çocuğa o anda uyarı yapmayarak, elini ve ağzını oyalayacak etkinliklere çocuğu yönlendirmek şeklinde olacaktır.
Alt Islatma / Dışkı Kaçırma

Sağlıklı beslenen, uyku ihtiyacını düzenli şekilde gideren bir çocuğun temizlik alışkanlığını zamanında kazanması, aile tarafından beklenen bir durumdur. Temizlik veya tuvalet alışkanlığı kazandırılamayan çocuklarda sıklıkla görülen sorunlar alt ıslatma ve dışkılama bozukluklarıdır.
Tuvalet eğitimine başlamanın uygun yaşı nedir? Gelişimin her alanında olduğu gibi cevap çocuğunuzdadır. Bunun için çocuğunuzun hazır olmasını ve istek duymasını beklemek en doğrusudur. Tuvalet eğitimi de emekleme, yürüme ve konuşma gibi gelişimsel bir görevdir ve her çocuğun kendi
zamansal programına göre beceri kazanmasına izin verilmelidir.

Tuvalet kazaları neden olur?

Stres: Ayrılık kaygısı, yeni bir bebek bakıcısı, taşınma, yeni bir kardeş ve ailesel sorunlar;
tuvalet eğitiminde sonuç alınmış bir çocukta bile kazaları tetikleyebilir.
Yorgunluk: Yorulan çocuklar, tüm becerilerinde kontrol azalması yaşarlar, tuvalet eğitimi de
bunlara dahildir. Yorgunluk, çocuklarda bebeksi davranışlara yol açabilir.
Heyecan: Çocuklar heyecanlandıklarında, sıklıkla idrar keselerinin kontrolünü kaybederler.
Konsantrasyon: Heyecan verici başka bir beceriye veya aktiviteye yoğunlaşmak çocuğun
lazımlık kullanmak için ihtiyaç duyduğu konsantrasyonu hatırlayamamasına neden olabilir. Çocuklar bir aktiviteye dalıp gittiklerinde kazalara daha yatkındırlar.
Ebeveyn baskısı: Ebeveynin tuvalet konusunda fazla üstelemesi, bağımsızlık duygusu baskın
olan çocuğu yavaşlatır.
Karışık duygular: Bazı çocuklar lazımlığın ve tuvaletin büyümeyi sembolize ettiğini düşünürler
ve ailenin bebeği olma konumunu bırakmaya kendilerini hazır hissetmezler. Bu durumda altlarına sık
sık kaçırabilirler. Kimi çocuklar ise kontrolü yaşlı kuşağa vermek istemediklerinden kazalar
yaşayabilirler.
Sıkışma: Bazı çocuklar son ana kadar bekledikleri için ya da külotlarını yavaş çıkarmaları
nedeniyle zaman zaman altlarını ıslatabilir.
İdrar yolu enfeksiyonu veya fiziksel sorunlar: Bu tür problemler nadir yaşanmakla birlikte
bu olasılığa işaret eden sinyallere dikkat etmek gerekir.
Bu tür kazaların nedenlerini çözümlemek (stresli bir çocuğa güven vermek, dalmış çocuğu
nazikçe uyarmak, yorulan birinin daha fazla dinlenmesi gerektiğini söylemek, enfeksiyonu tedavi etmek vb.) tuvalet eğitimini genellikle hızla yoluna koyacaktır.

Nasıl engellenebilir?

Tüm çabalarınıza rağmen çocuğunuz hâlâ tuvalet eğitimi konusunda işbirliği kurmuyorsa
aşağıdaki stratejileri uygulamak uzun vadede olumlu sonuçlar verecektir:

Sorumluluk verin: Çocuğunuza tuvalet eğitiminde tam sorumluluk verin. “Eğer istersen
tuvaletini lazımlığın içine yapabilirsin. Eğer sana yardım etmek için yapabileceğim herhangi bir şey
varsa sadece söyle.” diyebilirsiniz.
Seçenekler sunun: Bez ya da eğitim külotları, lazımlık ya da büyük tuvalet, şimdi ya da daha
sonra… Seçenekler içinden çocuğunuzun kendi tercihini yapmasına fırsat sunun.
Uyarmayı bırakın: Çocuğunuz rutin işlemleri bildiği sürece, konu hakkında uyarıda bulunmaya
gerek yoktur.
Konu hakkında konuşmayın: Lazımlık kullanımını bir süre mesele yapmayın ve bu konuyu
çocuğunuzla veya onun yanında tartışmayın.
Tuvaleti veya lazımlığı daha sevimli kılın: Ara sıra da olsa tuvalet başarılarını ödüllendirin.
Ama bu suistimal ediliyorsa bu uygulamayı hemen kaldırın.
Yardım arayın: Hemşire, doktor, anaokulu öğretmenleri gibi bir otorite figürünün birkaç sözü
genellikle sizin binlerce kelimenizden daha etkilidir.
Zaman tanıyın: Eninde sonunda çocuğunuz bezi bırakma zamanının geldiğine karar verecektir.
Bu zamanın gelmesi için zorlamayı bırakın.
Alt ıslatma ya da dışkı kaçırma anne- babanın anlayışlı, sabırlı ve kararlı yaklaşımı ile
giderilebilecek sorunlardır.

Anne-Baba Tutumu ve Çocuk Gelişimi


Değerli Anne-Babalar,
Çocuk yetiştirme anne karnında başlar ve bebekken şekillenir. Çocukların hayatlarında anne babaların etkisi kaçınılmazdır. Anne karnından itibaren, anne ve babalar çocukların davranışlarını ve hayata bakış açılarını şekillendirir. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi olarak bu paylaşımımız da; ailelerin yaygın olarak hangi tutumları sergilediğini, bu tutumları sergilerken nelerden etkileniyor olabileceklerini ve ailelerin çocuk eğitiminde öncelikli olarak nelere dikkat etmeleri gerektiğini paylaşacağız.


Anne-baba, çocuğun ilk karşılaştığı sosyal ortamdır. Çocuk, dışarıdaki hayata uyum sağlamak
için en büyük desteği ailesinden alır. Çocuğun ailesiyle olan ilişkileri diğer insanlara, nesnelere, hayata karşı tutumunu belirler. Birçok düşünce, duygu ve davranış kalıpları aile ortamında öğrenilir ve çocuk deneme yanılma deneyimlerini de aileyle birlikte yaşar. Çocukların gözünde anne-babalar hata yapmayan, her şeyi bilen kişi konumundadır. Çocuk bu dönemde hem sosyal bir birey olmayı öğrenir hem de en küçük ayrıntısına kadar kopya edebileceği bir model arayışı içerisindedir. Çocuk, anne-baba ya da bakım vereni model olarak seçer.
Her anne-babanın çocuklarına karşı tutumu bilerek ya da bilmeyerek değişiklik gösterir. Bazı çocuklar daha çok sevilir, bazılarına baskı yapılır, bazıları istenmeyen çocuk olarak görülür, bazılarına ise daha çok hoşgörü gösterilir. Bazı çocuklar, ileriki yaşamında tıpkı anne-babası gibi davranır. Bazı çocuklar ise öyle zorlanmışlardır ki, tepki olarak, kendisine yöneltilen davranışların tam tersini seçer. Şimdi bu çerçevede ebeveynlerin çocuklarına yönelik tutumlarını gözden geçirelim:

En Yaygın Tutum ve Davranış Biçimleri
  • Aşırı koruma
  • Hoşgörü sahibi olma
  •  Aşırı hoşgörü ve düşkünlük
  •  Reddetme
  • Kabul etme
  • Baskı altında bulundurma
  •  Çocuklara boyun eğme
  • Çocuk ayırma

Aşırı Koruma
Anne-babanın aşırı koruması, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına
gelir. Anne-baba “O daha küçük” şeklinde düşünerek, çocuğun gelişimine fazlaca özen gösterir. Böylece çocuk aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olabilir. Çocuk aşırı korundukça kendisini yetersiz ve ailesi olmadan bir şey yapamayan biri olarak hisseder.




Hoşgörü Sahibi Olma
Çocuğa bazı kısıtlamalar dışında, arzuladıklarını dilediği biçimde gerçekleştirmesi için izin verme
anlamına gelir. Böyle durumlarda çocuk, evine yönelik bir birey olur. Eğer anne-babasının hoşgörüsü
normal düzeydeyse, bu tutum çocuğun kendine güvenen, yaratıcı, toplumsal bir birey olmasına yardım eder.

Aşırı Hoşgörü ve Düşkünlük
Çocuğa sayısız haklar tanınmıştır ancak nerede duracağı kesinlikle belirlenmemiştir. Zaman
zaman çocuk aileden çekinmeliyken, aile çocuktan çekinir olmuştur. Bu tutum, çocuğu bencil ve
sorumsuz yapar.

Reddetme
Çocuğun bedensel ve ruhsal gereksinimlerini karşılamayı aksatarak, ona düşmanca duygular
besleme şeklinde tanımlanabilir. Böylece çocuk, yardım duygusundan uzak, sinirli, duygusal kırıklıkları olan, diğerlerine özellikle kendisinden küçük ve zayıflara karşı düşmanca duygulara sahip bir birey olabilir.

Kabul Etme
Anne-babanın kabulü, çocuğu sevgi ve sevecenlikle ele alması biçiminde davranışa yansır.
Böylece çocuğun ilgileri göz önünde tutulur. Kabul edilen çocuk, genellikle sosyalleşmiş, iş birliğine
hazır, arkadaş canlısı, duygusal açıdan dengeli ve mutlu bir bireydir.

Baskı Altında Bulundurma
Anne-babadan birinin ya da her ikisinin baskısı altında kalan çocuk; nazik, dürüst ve dikkatli
davranmasına karşın, çekingen, başkasının etkisinde kolay kalabilen, aşırı hassas bir kişilik yapısına sahip olabilir.

Çocuğa Boyun Eğme
Çocuklarına boyun eğen anne-babalar, evde onların egemenliğini kabullenen kişilerdir. Bu tür
ailelerde, çocuklar anne-babalarına hükmeder ve onlara çok az saygı gösterirler.



Çocuk Ayırma
Bütün çocuklarını eşit düzeyde sevdiklerini söylemelerine karşın, kimi anne- babaların bazı
çocuklarını daha çok sevdikleri gözlenmektedir. Sevilme ihtiyacının daha az karşılandığını hisseden
çocuklar, ilgiyi daha çok dışarıda arayabilirler.





Anne-Babaların Çocuklarına Karşı Tutumlarını Etkileyen Başlıca Faktörler

  •  Anne-babanın zihninde nasıl bir çocuk istedikleri konusunda, doğumdan önce hayali bir çocuk kavramı oluşur. Aileler, çocuklarını hayallerine göre şekillendirmeye çalışabilirler.
  • Toplumun kültürel değerleri, çocuklarını yetiştirme konusunda anne- babanın tutumlarını etkiler.
  • Ebeveynlik görevlerini yeterince yaptığına inanan anne-babaların çocuklarına yaklaşımı; çocuklarını nasıl yetiştireceklerini bilemeyen, kendini güvensiz, yetersiz hisseden anne babalara oranla daha olumlu ve başarılıdır.
  •  Çocuklarının sayı, cinsiyet ve kişilik özelliklerinden memnun olan anne- babalar; memnun olmayanlara oranla daha uygun tutum sergiler.
  • Anne-babanın kendi çocukluk yıllarındaki deneyimleri, şimdiki tutumlarını etkiler. “Çocuğum olunca yaparım.” dediklerinizi yapamayabilirsiniz ya da “Asla yapmayacağım.” demenize karşın kendinizi aynı anne-babanız gibi davranırken bulabilirsiniz.
  • Aile içerisinde eşler arasındaki ilişki, çocuklara karşı olan tutumu etkiler. Huzurlu bir ortam sağlamak, çocuğa karşı olumlu yönde tepki vermenizi sağlar.
  • Geçmişte anne-babanın karşılanmamış ya da karşılanmış ihtiyaçları çocuğa olan tutumu etkiler. Aileler, çocukluğunda olmayan imkanları çocuğuna sağlamaya çalışabilir ya da çocuğunun ilgi ve ihtiyaçlarına önem vermeyerek kendi isteklerini yaptırma eğiliminde olabilirler.

Anne-Babaların Dikkat Etmeleri Gereken Başlıca Noktalar
  • Çocukların fiziksel, duygusal, toplumsal ve entelektüel ihtiyaçlarının karşılanmasına dikkat edilmelidir.
  •  Çocuğun bakımının sağlanması ve korunması öncelikli olmalıdır.
  • Güven duygusu oluşturmaya yol göstermek ve ortam hazırlanması çocuğun temel gereksinimleri arasındadır.
  • Anne-baba çocuğunu her yönüyle tanımalı, ilgi ve yetenekleri konusunda onu yönlendirmelidir. 
  • Çocukların bulundukları gelişim evrelerinin bilinmesi, ailelerin tutumlarını şekillendirmelerinde yardımcı olur.
  • Ailenin çocukla oyun oynaması, aralarındaki ilişkinin güçlenmesi için önemlidir.
  • Çocuğa çok fazla sözlü müdahale yerine ailenin kendisinin model olması daha etkilidir.
  • Çocuğun yaşayarak öğrenmesine fırsat verilmesi önemlidir.
  • Sevgi kavramının ten temasıyla pekiştirilmesi sağlanmalıdır.
  • Diğer çocuklarla ya da kardeşlerle kıyaslama eğilimine girilmemelidir.
  •  Olumlu davranışlar fark edildiğinde pekiştirilmelidir.
  • Toplumca geçerli olan bazı kurallara uyma zorunluluğunun çocuğa anlatılması ailenin görevleri arasındadır.
  •  Anne-baba arasında kararlılık ve tutarlılık sağlanmasına dikkat edilmelidir.


OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOCUĞU VE MATEMATİK

Okul öncesi dönemdeki çocuklar meraklı, araştırıcı, hayal güçleri kuvvetli ve sorgulayıcıdırlar. Çocukların bu yöndeki gelişimlerini desteklemek amacıyla, onların araştırabilecekleri, meraklarını giderebilecekleri, neden sonuç ilişkisini görebilecekleri, çeşitli fikirler öne sürerek tahminlerde bulunabilecekleri fırsatlar vermeli, oynayarak öğrenecekleri eğitim ortamları hazırlanmalıdır. Çünkü çocuklar en iyi şekilde yaşayarak, oynayarak öğrenirler.  Oynarken görmek, dokunmak, hissetmek, tadına bakmak ya da koklamak isterler. Bu davranışlar çocuğun zihinsel kapasitesini geliştirir. Bu da çocukların merak ve araştırma duygularını geliştirici ve zihinsel yeteneklerini uyarıcı etkinliklerden biri olan matematik ile mümkündür. Günlük yaşamda karşımıza bir çok şekilde çıkan matematik konularını okul öncesi dönemde ele alıp çocukları geleceğe daha donanımlı biçimde hazırlamak, bu bilgilerin günlük yaşantıda ne şekillerde kullanılabileceğini onlara öğretmek ve matematiği çocuklara sevdirmek başta eğitimciler olmak üzere anne-babalar ve çocuklarla çalışan profesyonellerin  sorumluluğundadır. Okul öncesindeki çocukların öğrenmesi gereken evrensel standartlar arasında (NCTM, 2000; Aktaran: Dodge, Colker ve Heroman, 2002) yer alan matematik ile ilgili kavramlar aşağıda belirtildiği gibi tanımlanmıştır.
• Sayı kavramı
• Modele bakarak yapmak ve ilişkilendirmek
• Geometri
• Ölçme
• Bilgi toplama, organize etme ve ifade etme Okul öncesi dönem çocuklarının matematiksel düşünmelerinin temelinde sezgilerin de yer aldığı bilinmektedir. Çocuğun ilk deneyimleri daha sonra okulda öğreneceği yazılı sembollere dayanan formal matematiğin temellerini oluşturur. Okulda verilen formal matematiğin çocuğun düşünce düzeyine uyum sağlaması ve bazı öğrenme problemlerinin yaşanmaması için okul öncesi dönemde kazanılan informal bilgiler son derece önemlidir. İnformal matematik ile kastedilen günlük yaşantılardan öğrenilenler, formal matematik ise okulda bir program dahilinde verilen eğitimi içermektedir.
Matematik kavramları okul öncesi eğitim programlarının her alanında yer alır. Bloklarla oynama, bahçe oyunları, müzik, masa etkinlikleri, Türkçe dil etkinlikleri, yaratıcı drama, fen ve doğa etkinlikleri matematik eğitimi ortamı olabilir. Bu ortamlar çocukların deneyim elde etmelerine, ileride daha kolay öğrenmelerine yardımcı olmaktadır. Çokluk, sayma, kümeler, toplama-çıkarma, bölme-çarpma işlemleri gibi sayılarla ilgili temel kavramların yanı sıra, şekiller, ağırlık, hacim, pozisyon ve yön gibi uzaysal konum, ölçüler, zaman ve para gibi kavramlar matematiksel kavramlar içerisinde öğrenilir. Matematikle ilgili kavramların öğretilmesinde; çocuğun matematik gelişimini destekleyici uygun matematik etkinlikleri çeşitli oyun materyalleri ve oyun aktiviteleri ile planlanmalıdır. Bu planlamada öncelikle somut nesnelere, daha sonra resimli, son olarak sembolik materyaller içeren etkinliklere yer verilmeli. Keşfederek, açıklayarak, problem çözerek ve yapısalcı öğretim yöntemleri ile matematik eğitimini zevkli ve etkili kılacaktır.
Ayrıca kavramların öğretilmesinde aşağıdaki sıranın takip etmesi önemlidir. • sınıflandırma,
• birebir eşleme,
• karşılaştırma,
• sıralama,
• sayı kavramı,
• işlem kavramı,
• uzaysal algı,
• geometrik şekiller,
• ölçme ve grafikler, Çocuğun gelişim özellikleri dikkate alındığında; gelişimin bütünsel olduğu, zamanın ve kritik dönemlerin önemi, çocukların kalıtımsal özellikleri ile kendilerini ortaya koyuştaki bireysel farklılıkları ve en önemlisi çocuğun çevresindeki yaşantıların belirleyici katkısı olduğu düşünüldüğünden, matematik eğitimi ile okul öncesi dönemdeki çocuklar için matematiğin daha kolay öğrenilebilen, yaşamdan uzak olmayan, kalıcı ve eğlenceli bir süreç olabileceğini söylemek mümkündür. Okul öncesi eğitimde, okulun fiziksel koşulları, oluşturulan öğrenme ortamı ve eğitim materyalleri çocuğun oyun içinde matematiksel kavramları kazanmasına yardımcı olurken; aynı zamanda problem çözme becerisine ve matematiksel düşünmesine önemli katkı sağlar.  Matematiksel düşünme becerisinin ilköğretimde çok önemli olduğu bilinmektedir. İlköğretime bu becerileri kazanmış olarak giden çocukların bu konuda diğer çocuklardan daha iyi oldukları yapılan araştırmalarla belirlenmiştir (Charlesworth, 2004 ). Bu nedenle erken dönemde verilen okul öncesi matematik eğitiminin küçük çocukların sağlıklı gelişimine ve onların sonraki okul başarılarına olan etkisi düşünüldüğünde her bakımdan yeterli bir okul öncesi eğitimin verilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır.
OKUL ÖNCESİNDE MÜZİK ETKİNLİKLERİ
     Müzik etkinlikleri, çocukların hem bilişsel, dil, motor, sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyen hem de müziksel gelişim sürecini olumlu yönde etkileyen çalışmalardır. Bu çalışmalar, ses ve müzik dinleme ve ayırt etme çalışmaları, ritim çalışmaları, nefes ve ses çalışmaları, şarkı söyleme, çalgı çalma, yaratıcı hareket ve dans, müzik eşliğinde hareket, müzikli öykü oluşturma gibi etkinliklerden oluşur.

     Bu etkinlikler, doğru ve nitelikli müzik dinleme, söyleme ve çalma alışkanlıklarını çocuğa kazandırmanın yanı sıra, yerel, ulusal ve evrensel çocuk müziğini tanımasını da destekler. Ayrıca bu etkinlikler, bireysel olarak ve toplulukta müzik yapma, başkalarını dinleme, iş birliği yapma gibi sorumluluklar kazandırır.
Müzik, öğrenmeyi ve algılamayı kolaylaştıran etkin yollardan biridir. Müzik etkinlikleriyle çocuk, ince–kalın, hızlı-yavaş, uzun-kısa gibi pek çok kavramı öğrenir ve pekiştirir. Bunun yanı sıra konuları daha kolay anlayabilir. Eğitici ve öğretici çocuk şarkıları, ezgili saymaca, bilmece, tekerleme ve atasözleri dil gelişimine katkı sağlamak için kullanılan araçlardır. Çocuk bunları söylerken hem zevk alacak, hem de doğru ve akıcı konuşma becerilerini kazanacaktır. 

     Müzik etkinliğinin, çocuğun motor gelişimine de büyük katkısı vardır. Çocuklar müzikle bedensel hareketleri birleştirerek, müziğin karakterine ve ritmine uygun ve belli bir düzen içerisinde hareket etme becerisini kazanır. Müzik etkinliği ayrıca basit vurmalı çalgılar çalarak el-göz koordinasyonunu ve aynı anda iki elini birlikte kullanabilme becerisini de kazandırır. Çocukların kendilerini sözel olarak kolayca ifade edemediği durumlarda, müzik etkinlikleri sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyerek özgüven kazanmalarına yardımcı olur.
Müziğin Öğretim Yöntemi Olarak Kullanılması ve Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar 

Bir öğretim yöntemi olarak müzik, çok çeşitli biçimlerde kullanılabilir.Örneğin; 
  1. Ritm,kulak,ses eğitimi, 
  2. Tek ya da grup eşliğinde şarkı söyleme, 
  3. Müzik dinleme/dinletme, 
  4. Müzikli/şarkılı dramatizasyon, 
  5. Şarkılı oyun, 
  6. Çalgı çalışmaları, 
  7. Söylenen şarkıya çalgı ile eşlik etme, 
  8. Müzik eşliğinde serbest/yaratıcı dans, 
  9. Müzik/şarkı eşliğinde öykünmeler, 
  10. Şarkıya uygun hareketlerle eşlik etme.


Bunların bazılarına kısaca değinecek olursak; 

  • Ritm, Kulak ve Ses Eğitimi 
     Çocuk, ilk yaşlarından başlayarak şarkı söyleme aşamasına geçmeden önce el ve ayaklarıyla ritimsel hareketler yapar. Bir müzik çalınırken, bir şarkı söylenirken, ezgileri yenileyemez ama el-ayak ve bedeniyle müziğe uygun tempo tutup, dans etmeye çalışır. Bu durum,çocukta ritm duygusunun şarkı söylemeden önce geldiğini göstermektedir. 
      Ritm çalışmalarında, el, avuç, ayak, parmak vuruşları, parmak şıklatma, alkış, baş-kol-beden hareketleri, davul, trampet, tek gibi vurmalı çalgılar, masa, sıra, konserve kutusu gibi müzik dışı ses veren araçlar, kaset gibi müzik dinleme araçları kullanılabilir. 

Kulak eğitimi çalışmalarında uygulama şöyle olabilir:
Önce bir ses verilir, çocuklardan bu sesi çıkarmaları istenir(mö sesi gibi).
Sonra başka bir ses verilir. Aynı biçimde, çocuklardan bu sesi dinleyip kendi sesleriyle çıkarmaları istenir.
Daha sonra da ilk ses ya da başka bir ses verilerek, aynı işlem tekrar edilir.

Verilen sesler çeşitlendirilebilir. Örneğin; ördek (vak vak),köpek (hav hav),kuzu (m eme),kuş (cik cik) vb. gibi. 
       Ses eğitiminde ise, solunma, gevşeme, konuşma eğitimi yer alır. Solunma eğitiminde solunma oyunları ve öykünmeler yapılabilir. Örneğin; çiçek koklama, ateş üfleme gibi. Gevşeme eğitiminde, bedeni rahatlatma alıştırmaları yapılabilir. Ağaçtan meyve toplama,kuş gibi uçup-konma öykünmeleri gibi. 
Konuşma eğitiminde, çocuğun güzel konuşması ve sözcük dağarcığını genişletmesi hedeflenir. Bu amaçla çocuklara, doğru, anlaşılır ve vurgulamalara dikkat ederek konuşmalarını sağlayacak çalışmalar yaptırılır.
                                 

  • Şarkı Öğretimi 

      Şarkı öğretimi için öncelikle çocukların ortak ses alanı(seslerin kalın/ince oluşu) saptanmalı, ardından çocukların yaş, ilgi, beceri düzeylerine uygun bir şarkı seçilmelidir. Ayrıca şarkı öğretimi için gerek çocuklar, gerekse sınıf ortamı hazırlanmalıdır. Öğretmen bu hazırlığı, şarkının öğretileceği gün zaman zaman mırıldanmalarla, yemek, oyun vb. aralarda söylemekle yapabilir. Böylece şarkı, çocukların bilinç altına yerleştirilmiş olunarak, onlarda bu şarkıyı öğrenme isteği uyandırabilir. 
Hazırlık aşamasında öğretmen, aşağıdakilere benzer sözler söyleyebilir:

“Çocuklar, bugün yeni bir şarkı öğrenelim mi?”
“Çocuklar, sizlere yeni bir şarkı söyleyeceğim. Dinleyin bakalım bu şarkıyı sevecek misiniz?”
… 
Çeşitli şarkı öğretimi teknikleri vardır. Bunlar; 
  •  Öğretmen şarkının adını söyler ve konusu hakkında kısa bir açıklama yapar.
  • Şarkı içinde anlamı bilinmeyen sözcükler varsa,bunların anlamlarını çocuklara açıklar.Bu aşamada, resim,kukla ya da öyküden yararlanabilir. 
  • Öğretmen şarkının melodisini bir aletle çalar ve şarkıyı birkaç kez söyler. 
  • Şarkı parçalara ayrılır. Parça parça öğretilerek, “parçadan-bütüne geçiş” yapılır. 
  • Çocuklara önce şarkının sözleri söyletilir. Sonra melodisiyle tekrar edilir. 
  • Şarkıyla ilgili basit ritmik hareketler, dans ya da rontlar yaptırılabilir. 
Şarkı öğretiminde dikkat edilmesi gereken noktalar ise şunlardır: 
  • Şarkı, gruba öğretilmelidir. 
  • Tüm çocukların şarkıya katılımları sağlanmalı ve sesi bozuk olan çocuk desteklenmelidir. 
  • Şarkıyla birlikte ritm çalışmaları yapılmalıdır. 
  • Şarkının sözleri basit, sade ve anlaşılabilir nitelikte olmalı, öğretici amaç taşımalıdır. 
  • Şarkı kısa olmalı, konusu çocukların bildikleri ve anlamaya başladıkları olayları içermelidir. Örneğin; renkler, haftanın günleri, doğa olayları vb. gibi 
  • Şarkı çocukta olumsuz duygular uyandırmamalıdır. 
  • Şarkının ezgisi akılda kalıcı olmalıdır. 
  • Öğretimin kolay olması için şarkı, harekete yönelik, zevkli ve eğlendirici nitelikte olmalıdır. 
  • Şarkı söyleme etkinliği, hiçbir zaman yorucu bir çalışmanın ardından gelmemelidir. Süresi 10-15 dakikayı geçmemelidir. Çünkü uzun süreli çalışmalar çocukları yorar ve ilgilerini dağıtır. 
  • Etkinlik sırasında dikkat dağıtıcı davranışlarda bulunan çocuklar ,onları kırmadan,gruba uyumlu hale getirilmelidir. 
  • Bir ay içerisinde en az 2,en çok 4 şarkı öğretilmelidir. 
  • Çocuklar etkinliğe zorlanmamalıdır. 
  • Öğretmen, öğreteceği şarkının tümünü hevesle ve dikkatle söylemelidir. Şarkıya hareket ya da çalgılarla eşlik edebilir. 
  • Seçilen zamanda çocuklar şarkı öğrenmeye istekli değiller ise, etkinlik başka bir zamana ertelenmeli, çocuklar ilgi duydukları başka bir etkinliğe yönlendirilmelidir.                                                                                           
  •                      

  • Müzik Dinleme/Dinletme 
      Müzik dinlemenin çeşitleri vardır. Kimi kez oyun oynarken, bir işle uğraşırken müzik dinlenir; buna, “farkında olmadan müzik dinleme” denir. Kimi kez, bir müzik eşliğinde dans ederken ya da bedensel devinerek yaparken müzik dinlenir; buna,”devinerek müzik dinleme” denir. Kimi kez de, yalnızca müzik dinleme amacıyla, ilgiyi müzik üzerinde toplayarak ve susarak müzik dinlenir; buna da “müzik dinleme” denir. Gerçek dinleme budur. 

Çocuklara müzik dinletme sırasında dikkat edilmesi gereken bir takım noktalar vardır. Bunlar;

Çalınan müziğin niteliği, çocuklar için ilgi çekici, sevimli ve eğitici olmalıdır.
Devinerek müzik dinleme sırasında, hareketlerin müziğe uygun olmasına dikkat edilmelidir.
Çocuklara dinletilecek müzikler özenle seçilmelidir.
Müzik dinletme araçları nitelikli olmalıdır. Örneğin; kötü bir keman ya da piyano müziği çocuklara dinlettirilmemelidir.


  • Şarkılı Oyun 
      Şarkı söylenerek oynanan oyuna “şarkılı oyun” denir. Kimileri anonim, kimileri de belli bir şarkıya oyun uydurularak yapılmıştır. Bu tür oyunlar bazen öykünmeli, bazen de bir konu ya da olayı betimleyicidir. 
Oyunun kuralları önceden belirlenmiştir ve oyunlar kurallarına göre oynanır. Örneğin; Gel bize katıl bize, Pazara gidelim, yeni yıl-yeni yaş vb. gibi. Bunların Bezirganbaşı, Tavşan kaç gibi anonim olanları da vardır.
                     
  • Müzik/Şarkı Eşliğinde Öykünmeler 
      Çocuklar şarkı söylerken şarkıda geçen sözleri öykünme hareketleriyle oyunlaştırırlar. Örneğin; makarayı sar, tren,işte gözüm,işte kulağım vb. 

      Bazen de öykünme hareketi sadece müzik eşliğinde yapılır ve her çocuk hareketleri müziğe uygun olarak ve hep birlikte yaparlar.Örneğin; kayıkçı öykünmesi,dede-nine öykünmesi vb.  


                                
  • Çalgı Çalışmaları 
      Çocuk, etkili, güzel ve doğal bir çalgı ile dünyaya gelir.Bu çalgı kendi sesidir.Ancak,çocuğun sesini yormayacak ve onunla daha etkili şarkı söylemesine destek olacak müzik aletlerine gereksinim vardır.Genel olarak bu aletler,vurma ve ezgi çalgılarıdır. 

     Vurmalı çalgılar olarak, trampet, davul, çelik üçgen, tef, zil, metalofon, ksilefon, ritm sopaları vb. dir. Bunun yanında marakas ve flüt de okul öncesinde kullanılan çalgılar arasındadır.
Bu çalgıların tanıtılması yapılırken, önce alet gösterilir ve aletin fonksiyonları hakkında bilgi verilir. Burada en önemli olan, çocuğun aletin sesini dinlemesidir. Çocuğun sesi iyice dinlemesi sağlanmalıdır. Bu çalgılarla çeşitli ritm, öykü ve dramatizasyon çalışmaları yapılabilir. 
                                  

  • Müzikli/Şarkılı Dramatizasyon 
     Müzik etkinlikleri, okul öncesi eğitimin destekleyicisidir. Dramatizasyon da müzik eğitiminin önemli bir parçasıdır. Okul öncesinde drama çalışmaları, çocuklara bir konu verilerek, bir şarkının sözlerini dramatize etmeleri istenerek, ya da çalınan bir müziğe uygun hareketler yapmaları istenerek, yaptırılabilir. 

     Dramatizasyon için, çocuğun özgürce hareket edebileceği bir alan gereklidir. Böyle bir yer yoksa, sınıfta uygun bir alan hazırlanmalıdır.  

  • Yaratıcı Dans 
      Yaratıcı dans, müzik etkinlikleri içinde uygulanabileceği gibi, ayrı da planlanabilir. Süresi çok uzun tutulmamalıdır. Çünkü süre uzadıkça yineleme ve taklit etmeler başlayacaktır. 
Yaratıcı dans için seçilen müziğin temposu çok ağır ya da çok hızlı olmamalıdır. Sözlü müzik kullanılmamalıdır. Çünkü sözler, çocukları etkileyerek, yaratıcı dansı dramatizasyona dönüştürebilir.
    Yaratıcı dans, çocukların özgürce davranıp, duygu ve düşüncelerini sergiledikleri bir etkinliktir. Bu nedenle kullanılacak müzik, sözsüz olmalıdır. 
    Etkinlik sırasında, çocuklardan, müziğin ritmine, temposuna ve onlara anımsattığı şeylere göre dans etmeleri istenir. Bunu kolaylaştırmak için çocuklara, kurdele, balon vb. araçlar verilebilir.